25 Mart 2013 Pazartesi

İyi ki doğdum!

Bugün benim doğumgünüm...
Kızım,eşim,ailem,sevdiklerim ve sevenlerimle beraber,sağlık,huzur,mutluluk dolu  nice güzel yaşlar yaşayabilmeyi diledim...
Yüreklerimizdeki hayırlı dileklerimizin kabul olması ümidiyle...

sevgiler...

14 Mart 2013 Perşembe

Çok kısa

En son yazdığımdan beri üzerimde bir ağırlık,bir kırgınlık,halsizliktir gidiyor.Ayakta geçiştirmeye çalıştığım soğuk algınlığı,hızla değişen tansiyon değerlerimin de etkisi var mutlaka(soğuk algınlığını geçiştirmeye devam,tansiyon için kontrol oldum bir sorun görünmüyor şükür)Aynı gün içinde bile değişebilen havanın da katkısı var sanırım.Oysa geçen hafta resim ekleyebildiğimi fark edince nasıl bir yazma isteği gelmişti,ne olduysa Cuma günü oldu,bıçak gibi kesildi her şeyden hevesim,enerjim.Bloglara yorum yapmakta bile zorlanıyorum.İşte,evde ruh gibiyim.Ne ev işi,ne örgü,ne kitap vs.görüyor gözüm.Cansu’yla  ilgilenirken bile zorlanıyorum zaman zaman…
Kısa ölçekli limit dolum sinyalleri midir?bahar depresyonu mudur?Nazar mıdır ?Nedir?Bilemiyorum.
Umarım en kısa zamanda geçer gider…
Sevgiler…

7 Mart 2013 Perşembe

YAMAN'IN 1.YAŞ GÜNÜ PARTİSİ

24/02/2013 Pazar günü yeğenim(ablamın oğlu)Yaman’ımızın 1.yaşını kutladık.Hem bu özel ve güzel günümüz arşivimizde yerini alsın istedim,hem de 1 yaş doğumgünü ile ilgili fikir arayanlara alternatif olur diye düşünerek yazmaya karar verdim.
Aslında ablamla beraber yapmaya planlıyorduk hazırlıkları,en azından süslemeleri .Ama her ikimizin de işleri çok yoğun olunca bir araya gelip de bir şeyler üretemedik.Hal böyle olunca ablam da en sonunda dışardan destek almaya karar verdi.
Doğumgünü partisi için evin yakınındaki bir kafe seçildi Tanem Cafe-Basınsitesi /İzmir
Doğumgünü Teması ;Denizci olarak belirlendi,buna bağlı olarak tüm hazırlıklar,beyaz-mavi-kırmızı renklerden oluştu.(bizlerde kıyafetlerimizi bu renklerde seçmeye çalıştık  )
Süslemeler; Hayal Tasarım Atölyesi tarafından hazırlandı;duvar banner,kapı afişi,fotoğraflı  banner afiş,masa süslemeleri,balonlar,sarkıt toplar,fotoğraf çekimi için çerçeve,servis ürünleri(bardak,tabak,çatal-bıçak,pipet …),hediyeler için kağıt poşetler,çocuklar için baloncuk tüpleri,ailelere hediye etmek üzere magnetler,ikram için özel ambalajlı çikolatalar…
İkramlar; Pasta,kurabiye,cup kek ve pop kekler(lolipop kek de deniyor) MissPastam tarafından hazırlandı.Görsel olarak çok güzel olmasının yanı sıra ,çok da lezzetliydiler…Diğer ikramlar ,kafe sahibi ve bizlerin ufak katkılarıyla hazırlandı.
pastamız

pop kekler


kurabiyeler

Hediyeler;her aile için magnet,çocuklara da baloncuk tüpleri ve boyama kitapları…(çocuklar için bir de palyaço abimiz vardı,onlara güzel güzel oyunlar oynatıp eğlendirdi)
Partinin,ürünlerin,ikramların ayrıntılı fotoğraflarına buradan bakabilirsiniz…(Bu postu fotoğraflarıyla yayınlamak istiyordum ama uzun süreceğini düşündüğümden,hayal tasarım atölyesine yönlendiriyorum,fırsat olursa ben de kendi fotoğraflarımı daha sonra eklerim inşallah-eklemeye çalıştım ama?-aaaa inanmıyorum!yükleyebilmişim!yaşasın :) maşallah diyeyim )
Hayal tasarım atölyesi ve Misspastam’a özenli çalışmaları için buradan da tekrar teşekkür ediyorum,ellerinize sağlık…
Yaman’ım ,canım yeğenim,pamuk efemiz… Ailen ,sevdiklerin ve sevenlerinle beraber,nice sağlıklı,huzurlu,mutlu yaşlara teyzem. ..İyi ki doğdun,iyi ki varsın…(Kocaman maşallah lütfen :) )

5 Mart 2013 Salı

Kızlar Partisi 1-2

Misss gibi bir haftasonuydu…
Allah’a çok şükürler olsun ki;çok güzel bir haftasonu yaşadım/yaşadık…
Cuma akşamı işten çıkar çıkmaz alışverişimi yapıp,kızımı annemden alıp eve geçtim.Hemen mutfağa girdim.(hazır-kızarmış piliç,makarna,karışık kızartma(kuzenden)salatalar-mezeler vardı menüde.Ben sadece makarna ve salataları yaptım J)Önce ablamlar ,ardından kuzenlerim geldiler.Eksiksiz ,tam kadroyduk maşallah.Elbirliğiyle son hazırlıkları yapıp kurulduk masaya.Anılar,hatıralar,şarkılar,sohbet,muhabbet çok güzeldi.Yaman oğlumun uykusu gelince ablam erkenden ayrılmak zorunda kaldı.Ben Cansu’mu uyuturken kuzenlerim masayı-mutfağı topladılar sağolsunlar…Kuzumu  uyutup,yerine yatırınca mis gibi kahvelerimizi içtik.Ardından pijama partisine geçtik.02:30 gibi çocukluğumuzun oyunlarından olan “şişe çevirmece” oynadık.Doğruluk mu,cesaret mi?...Sorular epey zordu,ama gülmekten karınlarımıza ve yüz kaslarımıza ağrılar girdi J Kadrodan üç kişi sabah kalkıp işe gideceğinden,onların yataklarını hazırlayıp,oyunu bitirdik.Oturma odasında ayakta kalanlarla sohbete devam ettik.Sabah ezanıyla beraber toparlanıp,balık istifi yatışa geçtik.(Yattığımda saat 06:30’u geçiyordu)08:45 ‘de güzel kızım uyandı,sonra işe gidecekler…Biz uyuyacakları uyandırmamak için oturma odasına kapandık,işe gidenleri uğurladık.Kahvaltıyı hazırladık kuzumla,yavaş yavaş kalanlar uyandı,kahvaltımızı yaptık.En büyük iki kuzenim sağolsunlar ,evi süpürdüler,toparlamaya yardım ettiler.Kahvelerimizi içtik,hazır onlar varken kuzumun banyosunu da yaptırdım.Keyifle,tekrarlarında buluşma dileklerimizle onları da yolcu ettik.
O kadar keyifli ve güzeldi ki bu buluşma benim için anlatamam…Ben aralarında en küçükleriyim,en büyük kuzenim benden 12 yaş büyük…Tahminim bundan 27 sene önce (herkes bekarken)böyle tam kadro yemekli-yatılı  bir aradaydık(bayramlarda anneannemde).Sırasıyla evlilikler,çocuklar,iş hayatı girince aynı ortamı yaşayamadık.Düğünler,bayramlar,toplantılar oldu tabii ama bu bambaşkaydı.Hepimizin hayatında kendine göre mutlulukları-hüzünleri,zorlukları-çabaları –kolaylıkları var…Bunlardan fırsat bulamamışız …Ama şeytanın bacağını kırdık sanırım bu buluşmayla.İnşallah sıkça tekrarlayabiliriz…
Cansu’yu  uyutunca,ben de kalan işlerimi yapıp,yattım .Bir saat kadar uyumuşum.Kuzumun seslenmesiyle uyandım.Bu sefer ikinci parti misafirlerim için hazırlıklara başladım.Tam 24 yıllık çocukluk arkadaşlarımla planladık bu geceyi de.Aynı apartmanda tanıştık,yaşadık,büyüdük,kendimiz büyürken arkadaşlığımız,dostluğumuz da büyüdü.Okul,taşınma,evlilik derken uzaklaştık,ama hiç kopmadık.Sağolsun eşim gitmeden alışverişlerle beraber,balıkları da almış temizlemişti.Bana bir fırınlamak kaldı.Yanına salata,meze,kayınvalidemden cibez eklendi.Masayı hazırladım,önce Candostum,ardından Hatçem geldi.Cansu’ya anlatmıştım kimlerin geleceğini,kapı çalınınca koştu “anne dostum geldi”diye(Emoş’la birbirimize genelde böyle hitap ediyoruz.)(çocukları getirmemişler,bir tek Cansu vardı)Tuğba gelemedi o nedenle eksik kadroyduk maalesef.Yemeğimizi yedik,toparladık.Bir ara koltukta zıplarken Emoş “Cansu yapma teyzem ,düşeceksin”deyince “bi şey yok dostum bi şey yok”diye cevap vermiş. :)Cansu kuzumu uyuttum.Sohbet,muhabbet ,anılar derken ara ara hüzünlü ama genelde bol kahkahalı bir gece yaşadık.Bir ara Cansu rüya görmüş olmalı sayıklayarak uyandı “salakalık istiyom,salakalık yicem,anne ellerimi sile misin?beni salla mısın anne?”dedi,kucaklayıp,sallamak için odaya geçirirken ,salonda ışığı ve sesleri duyunca “anne babam mı geldi?”dedi,”yok annecim Emoş’la Hatice Teyzen var içerde,baba yarın gelicek”diye anlatırken uykuya daldı.Kahveler,çaylar derken sabah 07:30’da yattık.09:30’da kuzum uyandı,biraz yatak keyfi yaptık.Candostum erkenden ayrılmak zorundaydı,kahvaltı yapmadan çıktı.Biz de üçümüz kahvaltı yaptık,ardından evi toparladık,kahvelerimizi içtik.Sonra Hatçe’m de evine dönmek üzere ayrıldı.Kuzumla oyun oynadık,çamaşır astık.Balkon kapısından dışarıya bakarken seslendi kuzum “anne bak ucutma”…Balkona çıktık,kuşları,kedileri,uçurtmaları seyrettik,onlar hakkında sohbet ettik…Cansu’yu uyutunca,ben de etrafı toparlayıp yattım,bir saat kadar uyumuşuz.Uyanınca yemek yedik,oyun oynadık,yerlerde yuvarlandık,gıdıklamaca oynadık,uzun uzun kahkalarla güldük…Zaman nasıl geçti anlamadım.Gece uykusuna yatırınca,ben de Merhamet’in tekrarını izlerken,örgüye verdim kendimi(Candostumun bebeğine battaniye örüyorum,Alize baby set marifetliden-hani şu ponponlu iplerden-daha önce Cansu’ya pembe,Yaman’a mavisini örmüştüm ama en güzel beyazda gösteriyor kendini)saat 00:30 gibi eşim geldi.Özlemişim…Eşyalarını boşalttık,ganimetleri paylaştırdık,bizimkileri yerleştirdik,sohbet ettik derken 01:30 gibi uykuya verdik kendimizi…
Sabah Cansu’yu giydirirken “annem bak baba geldi” deyince , “baba,sen mi gedin,hoşgedin”dedi,gözler kapalı.Haftaya başladık böylelikle.Akşam annemden kızımı alıp eve geçtim,eşim de gelince çekirdek kadromuz tamamlandı.Yemek yedik,bol bol kudurduk,oynadık.Babasının gelmesinden kaynaklı olsa gerek pek bir şımardı akşam.Beş gece boyunca  yalnızken /kalabalıkken yapmadıklarını yaptı ?Zor oldu uyutmam,zaten ben de onunla uyuya kalmışım,eşim sırayla yatırmış bizi farkında bile değildim.Bu sabah alarm çalınca,uyku sersemliğiyle,“Allah Allah haftasonunda niye kurmuşum ki ben bunu?”deyip kapattım,sonradan tesadüfen uyandım,çok şükür.Cansu uyanmak ve giyinmek istemedi,biraz zorlandık ama uzun sürmedi.Kapıdan çıkarken eşim beni öpüp,uğurladı,kapıyı kapattı.Kucağımda uyuklama halinde olan kuzum merdivenin başına gelince “anne,ama babam beni öpmedi”dedi buruk buruk,döndük,kapıyı çaldık,babasına söyledik,öpüşüp,koklaştılar yola koyulduk….
Mart ayı,benim için çok güzel başladı…(Maşallah,hep böyle sürer hepimiz için inşallah)Geçen haftanın toplamında ortalama 20 saat daha az uyumuş olsam da,(sağolsun misafirlerim de çok yardımcı oldular)inanın hiç uykusuzluk ve yorgunluk hissetmedim.O kadar huzulu ve mutlu oldum ki her iki buluşmadan da,ruhumu doyurmuş hissediyorum kendimi.Çok istemiştim,keyifle yaşamayı bu anları,Allah’a çok şükür öyle de oldu.Eşim de sağsalim dönünce huzurla tamamlandı…

Meğer ne kadar çok özlemiş,ihmal etmişiz birbirimizi,kendimizi…İnşallah yakın zamanda tekrarlayabilir,her günümüzü böyle keyifle,neşe dolu bol kahkahalı yaşarız.
Darısı isteyenlerin başına…
Herkese mutlu,huzurlu,neşeli haftalar…
*Bu arada bu post benim 100.postum olmuş,hayırlı-uğurlu ola :)

1 Mart 2013 Cuma

KISACA....

Tembel miyim?Evet biraz bünyede tembellik var,kabul ama bu aralar çok yoğun geçti günler.Şubat ayında hiç yazmamışım neredeyse.Yine kısa başlıklarla geçicem,ayrıntılı yazmam gerekenler için de fırsat kolluycam (inşallah) (Okuduktan sonra ekliyorum,kısası buysa uzunu nasıl olur kimbilir?)
Mart geldi,hoş geldi….Bahar aylarının müjdecisi,kış-bahar arasında kalmışlığın kararsızlığı ve bir de benim doğduğum aydır Mart benim için…Bir yandan çok mutluyum bahar geliyor ve ardından yaz diye,diğer yandan bu sene İzmir’de doğru düzgün kış görmeyişimizin kaygısı(toplamda iki hafta kış soğuğu gördük diyebilirim)yaklaşan doğumgünümle 1 yaş daha alıyor olmanın garipliği(30’ları sevdim ama zaman daha çabuk geçmeye başladı sanki ),Cansu’nun  bir-iki aydır söylediği gibi(“Cansu sen kaç yaşındasın? C:”ikibucuğum”)dolu dolu 2,5 yaş olacak olması…(A.İ.) gibi vs.vs…
Gelelim jet hızıyla Şubat’ın ikinci yarısında yaptıklarımıza(hatırladığım kadarıyla L ) .İstanbul seyahatinden sonraki Cumartesi günü evdeydik,Pazar günü ablamlara kahvaltıya diye gittik,akşam yemeğinden sonra döndük eve.Hem biz çocuklara doyduk,hem de onlar birbirlerine…(ara ara yorulduk,söz geçiremedik ama güzeldi…)Yoğun geçen haftaya bir Aydın seyahati eklendi.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Cansu’mla Kemeraltı’na gittik.İlk kez metroya bindi kuzum,metroyu bilmediğinden tren olarak anlattım ona.Metrodan çok yürüyen merdivenlerden keyif aldı ….Hisarönü’nde gezerken annem aradı, “hadi sen de gel” dedim,geldi sağolsun.Beraber yemek yedik,usul usul yağan yağmurun altında çarşıyı talan ettik…Bebek arabasını almamıştım,hal böyle olunca bebek arabalarını gördüğünde ,ara ara tutturdu kuzum “anne ben arabama bincem”diye.Ama iyi idare etti,çok yorulduğunda-ki haklıydı- “anne ben yoruldum ,kucak ver” dedi.Bir yürüdük,bir kucakladım.Gezdik,alışveriş yaptık,dayanamadım yine yün aldım.Uzun zamandır istediğim sümbülleri aldım(eve dönerken kırılmışlar ama toparlandılar).Kocaman papağanı,yavru tavşanları görünce epey şaşırdı ipek bohçam.Babaannesinin işyeri Kemeraltı’nda,gün boyunca özellikle yorulduğunda “hadi annem az kaldı babaanneye gidicez” diye motive ettim.İyice yorulduğunda döndü “anne ,babaneye gidebili miyiz artık?” diye sordu.Babaannesinin işyerine yaklaşınca da “bak annecim geldik babaanneye”dedim,küçükhanım baktı ve “ama anne burası babanenin değil” dedi .Haklı yavrum,evine gideceğiz sandı herhalde(en son yaz sonu gitmiştik ,hatırında kalmamış),sonra başladım anlatmaya “babaanne de benim gibi çalışıyor,evine değil,işyerine gidiyoruz”diye.Yağmur nedeniyle gelmeyeceğimizi düşünen babaannesine sürpriz yapmış olduk,çok sevindi.İkisi de çok mutluydu…Babaannemizi de alıp,çıktık.Yolda oyuncakçı da durdular,kayınvalidem oyuncak almak isteyince,ben çok oyuncağı var diye itiraz ettim,kuzum da döndü “ama babane istemiyom ,hadi yürüyelim” dedi.(Maşallah,hep böyle olur inşallah)Yine metroyla eve döndük.Eşim de kayınpederimi alıp geldi.Hep beraber yemek yedik.Tüm gün uyumayan ve yürüyen yavruya banyosunu yaptırdık,erkenden uyuya kaldı(iyi dayandı maşallah benim bile ayaklarım zonkluyordu)Aile sohbetinin ardından kayınvalidemleri de uğurladık.
Pazar günü iki numaralı yeğenim,ablamın oğlu Yaman’ımızın 1.yaşgünüydü.Babamın deyimiyle “pamuk efe”miz 1.yaşını doldurdu…
Can oğlum,canım oğlum,okyanus gözlüm,güleç yüzlüm,teyzesinin yakışıklı küçük erkeği(maşallah)….
İyi ki doğdun!sağlık,huzur,mutluluk dolu nice güzel yılları hep beraber yaşayalım inşallah…Şansın,ömrün,bahtın çok güzel olsun paşam….
Yaman’ımızın doğumgünü için kereviz salatası yapmıştım,bu sefer portakal kabuklarını kase gibi kullandım,doldurdum içlerine…
Doğumgünü denizci temalıydı.İkramlar,süslemeler ,her şey mavi-kırmızı-beyaz renklerindeydi.Biz bile kıyafetlerimizi bu renklere ve temaya uygun seçmeye çalıştık J
Her şey çok güzeldi,keyifle kutladık ilk yaşını oğlumuzun(M)…Nicelerine inşallah…(ayrı bir konu olarak fotoğraflarıyla yazacağım inşallah)
Doğumgününden sonra ablamın yakın arkadaşına geçtik,kahve –akşam yemeği derken 22:00’ye doğru evdeydik.Günün yorgunluğuyla kuzum uyuya kaldı hemen.Ardından toparlanma faslı ve uyku…
Bu hafta inanılmaz yoğun geçti,ne zaman Cuma geldi anlamadım hiç.Çarşamba günü eşimi toplantı için Kıbrıs’a yolcu ettik,Pazar günü dönecek nasipse.Madem haftasonu da yalnızız bunu değerlendirmeli deyip,plan yaptım ben de.Nasipse bu akşam ablam ve kuzenlerim gelecekler.Dün akşam evi toparlayıp,temizlik yaptım,yatmadan masayı hazırladım.İşten çıkıp yemek yaparsak çok geç olur diye,yemek konusunda dışardan ve kuzenlerden destek alacağım.Yemek,sohbet  ve ardından pijama partisiyle devam edeceğiz inşallah.Aynı eski bayramlardaki gibi…Rahmetli anneannemin(nur içinde yatsın)evinde toplanırdık her bayram,7 yetişkin 11 çocuk(20 sene aralığında)…Ne güzeldi…Nasipse bir benzeri bu gece için bizi bekliyor…Yarın akşam için de çocukluk arkadaşlarımı çağırdım.24 senelik geçmişi var arkadaşlığımızın…Çok özledik birbirimizi…En son iki sene önce dördümüz bir araya gelebilmiştik.Yarına tekrarlayacağız inşallah.Yorgunum ama keyifli ,heyecanlı ve mutluyum da aynı zamanda…
Bunların dışında,bu sabah hariç (daha önceki uyanma krizlerinin bir benzeri oldu)çok rahat geçirdik kuzumla.Dün akşam işlerden pek ilgilenemedim,belki de ondandı bilmiyorum…
Büyüyor meleğim…Pazartesi günü annemden gelirken dolunayı gösterdim “annem bak dolunay” , o da “aaa anne bak ay aynı yuvalağa benziyo” dedi….CANSIN CAN....
Ağız tadıyla,sağlık,huzur,mutluluk dolu bir haftasonu yaşayalım inşallah.Babamızda sağ salim yuvaya döndümü değmeyin keyfimize…
Hoş geldin bahar…İyi ki geldin….
Keyifli  haftasonları ,sevgiler….



YILMAZ ÖZDİL'den yine İZMİR.....

Hürriyet yazarı Yılmaz ÖZDİL yazdı..

İZMİR BAHARI

Türkiye’den sıkıldığım zaman... İzmir’e giderim ben.
...
Simide gevrek deriz biz.
Çekirdeğe çiğdem.
Kordon elektrik aleti değildir.
Kumru da kuş değildir.
Yengen’i yeriz.
Sen sigorta dersin...
Biz asfalya deriz.
Uzatmayız...
Gidiyom geliyom deriz.
Domates dediğin...
Domat işte.

Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Kordon’suz evde oturabiliriz, konforsuz balkonda oturamayız; rahmetli babam klima taktırmaya kalkmıştı. Hıdrellez filan, mazeretler uydurur, sabaha kadar sokaklarda içeriz. Bi oturuşta 80’er midye yeriz, istifno severiz, cibez’e bayılırız, gece 3-4 gibi boyoz’a dalmazsak, kan şekerimiz düşer! Boş lafa karnımız toktur, tırışkadan teyyare gibi atasözlerimiz vardır. Kıdemli bilader’e cankuş deriz.

Denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız, hem deniz kokar. Paraşüt kulesinden atlamayana kız vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha... Canı çekerse, o seni tavlar! Liseye giden kızının erkek arkadaşının olması kasmaz babaları; kendilerinin de kız arkadaşı vardı lisede... Bak iddia ediyorum, okey şampiyonası düzenlense, kupayı İzmirli kadınlar alır. Erkekleriyle kahveye giderler çünkü, kızlar kahvesi vardır. Şaşırdın di mi? Al buna da şaşır, nargile içerler. Asidirler. Askılı giyerler, şortla gezerler, öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan yersin... Gönül Yazar’dır, bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı deprem sanırdın kantosuna, Karantinalı Despina’dır onlar... Özgürdürler. Aşklarını yaşarlar, varoşta
bile el ele gezerler.

Erkeklerimiz de fena değildir. Detaya girmeyeyim, sırf Ayhan Işık bi fikir verir. E ayıptır söylemesi, sembolümüz de kuştur... Adı, Yalıçapkını!

Enginarın başkentidir. İzmirlidir incir. Kazandibi hemşeri. 78 çeşit köftemiz olduğu için, McDonald’s’ın bunalıma girdiği dünyadaki tek şehirdir. Zeytinyağı severiz, en boktan duruma düşsek bile, zeytinyağı gibi üste çıkmayı daha çok severiz. Hayata gülümseriz.

Sana ne birader! Keyfimizin kâhyasıyız, yazlıklara gitmek için 8 şeritli otoyol yaptık; Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Karaburun, Çeşme, öbür tarafta Dikili, Aliağa, Foça, çipurayız. Pak Bahadur’u özleriz. Durup dururken faytona bineriz, bi yere gitmeyiz aslında, öööle turlarız. Hava güzel, daralırız, okulu ekeriz. Öğretmenlerimizle
kadeh tokuştururuz.

Saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı bulamazsın. Altında buluşanlar bile zahmet edip kafasını kaldırmaz, birbirine
sorar saati... Rahatızdır. Çocukları Kemeraltı’da kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan biri bulur getirir, çıkışta Kemeraltı Karakolu’ndan alırız. Ağlayıp zırlamak bi yana,
çoğu dondurmayı bitiremediği için ayrılmak istemez
karakoldan iyi mi.

Aceleye gelemeyiz. Bir sene önceden duyur, de ki, saat 20’de tiyatro başlıyor. 20.30’da geliriz. Sanatçılar da İzmirliyse, 21’de anca başlar. Uçak 6 saat rötar yapsın, istifimizi bozmayız, ekstra bira içme vesilesidir bu...
Hiç kuyruk olmaz. Kuyruk
varsa, İzmirli sıkılır, gider. Pratiktir. 201 sokağı
bulduysan, yanındaki 202’dir. Tek tek isim vermeye üşeniriz.

35’imiz var.
35 buçuğumuz var.
34 plaka gördük mü, kapışırız... Arkadan sirenleriyle, eskortlarıyla isterse Cumhurbaşkanı gelsin, bana mı sordu, tarladan gitsin, makam arabasına yol vermeyiz. Arızayız!

Erkek çocuklarına en çok “Efe” adı konulan yerdir orası... Zeybek duyduğumuzda, içimiz cızzz eder, kalkar oynarız.
Hasan Tahsin, Kubilay... Mustafa Kemal de, ağlar kadınlarımız.

Alsancak, Lozan, Montrö, Hatay, Kıbrıs Şehitleri... Sokak sokak, bulvar bulvar, adres adres, Milli Mücadele Müzesi’dir. Birinci Ahmet Çeşmesi falan yoktur. Cinnah Caddesi, Arjantin Caddesi de bulamazsın pek... Recep Tayyip Erdoğan Kavşağı’nı teklif etmez hiç kimse.

Bak ne dedi, 300 senedir sülalece İzmir’de yaşayan Lucien Arkas, Expo’nun dünya tanıtımında, kulak ver dinle... “İzmir, bu kadar uygarlığa ev sahipliği yapmışsa, tesadüf değil. İzmirliler mutlu. İnsan başka
ne ister ki hayattan? Ege mutfağında, Osmanlı mutfağı var, Yunan mutfağı var, Levanten, Yahudi mutfağı var. 300 sene önce İzmir’e geldik. Anadilim Fransızcayı muhafaza ettim. Hâlâ Katolik’im. Evleniyoruz, ölüyoruz, mezarlıklar yan yana. Cami, kilise, sinagog, yan yana. Hoşgörü ender bulunan bir şey. İzmir, gerçekten hoşgörü şehridir. Gelecek nesillerin İzmirliler gibi, sağlıklı, mutlu olabilmesi için, bize destek olun.”

“Irkçı, faşist” dedikleri
İzmir, budur.

İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran, dünyadaki tek şehir... Mustafa Kemal’in, ilk ikametgâh adresidir. Eşini oradan almış sarışın kurt... Anacığını oraya emanet etmiş.

Ve, Meryemana...
Allah günah yazmasın ama, Allah’ın oğlu bile İzmir’e emanet etmiş anasını, düşün gari!

“Gâvur” dediler bize... Baktılar, iltifat olarak algılıyoruz, “ilkel” dediler, “sümüklü” dediler, “lağım” diyen bile oldu. Halbuki “prenses” demiş Victor Hugo... Kendi memleketine bakmış “sefiller”i yazmış, İzmir’e bakmış “prenses” demiş... Ki, hakikaten prenses’tir Smryna... Hitit Prensesi’dir. Dangalaklar Yunanca zanneder ama, özbeöz Anadolu’dur. Zahmet edip incelersen, Kültepe Höyüğü’ndeki çivi yazılı tabletlerde görürsün adını... Veya, şöyle bi derin nefes al istersen, imbat’ımızda vardır
o güzel tenin kokusu.

Özgür irademizle seçtiğimiz milletvekilimize “terörist”, belediye başkanımıza “çetebaşı” denmesi, gayet normal...
Çünkü, gıda kolisine değil, oy sandığına atarız oyumuzu!

81 vilayetin 81’inden de yurttaş yaşar İzmir’de... Kim olursa olsun gel’sin diye diktiğimiz, dünyanın en büyük Mevlânâ heykelimizle gurur duyarız. İzmir’de doğmayı, İzmir’de yaşamayı değil, hayata İzmirli gibi bakmayı, “zihniyet hemşeriliği”ni önemseriz.

Gerekirse, şahdamarımızı keser... Kan veririz.

Urfalı Ahmet’in Antepli Mehmet’in Trabzonlu Hüseyin’in Antalyalı İbrahim’in, Edirne’den Ardahan’a, bu memleketteki tüm yurtseverlerin “kan kardeşi”yiz.

Dedim ya...
Simide gevrek deriz biz.
Çekirdeğe çiğdem.
Domatese domat.

Ama, hıyar’a hıyar deriz!
Ve, üşeniriz, her “hıyarım” diyene, tuz yetiştiremeyiz.

Dolayısıyla, genel istek üzerine yinelediğim İzmir yazımı, “gâvur, ırkçı, darbeci, sümüklü, ilkel” diyenler için, Ayla Dikmen’in Kordon’da üstü açık otomobille gezerken söylediği şarkısıyla sonlandırıyorum: “Ben söylerken gülmedin mi? Anlamazdın, anlamazdın...”

Yılmaz Özdil /HÜRRİYET